22 Şubat 2012 Çarşamba

Bir Gün.

Çok olmuş adını bu sayfaya düşürmeyeli...

19 Aralık 2011... En uzun geceyi iki gün öne çekmeme sebep olan tarih.

Hayatımın en güzel, en kötü, en heyecanlı, en şaşırtıcı günü.

Bir etkinlik açılışı. Sevdiğim adam karşımda. Biraz sarhoş. Nasıl samimiyiz... Tam kıvamında

Çıkıyoruz sonra ordan.

Ne yapalım, ona gidelim, laflarız daha.

En sevdiğim şarkıyı açarken yanıma uzanıyorsun. Yatıyorum göğsüne. Hiç bu anın hayalini kurmuş muydum? Belki bir veya iki defa...

Anlat...
Nasıl, hangi birini?

Nefes alamıyorsun sonra... Açılıyor pencere. Kimbilir kaç kıza söyleyip, ezber yaptığın lafı söylüyorsun

"Kalbim ne kadar hızlı atıyor bak"

Öpüyorsun beni sonra
-Durdu mu dünya?
Bir kez daha...
Soruyor
-Peki ya şimdi?
Bu sefer sıra bende
Öpüyorum.
-Durmuyormuş...

Yüzünün her çizgisine dokunuyorum. Ellerimin arasındaki yüz binlerce kez "seviyorum" dediğim, her "o" ya gizlediğim adamın.

Belki de denildiği gibi gözünü korkutuyorum ben daha küçüğüm derken...

"Bir kez öpmeden gidersem onu, eksik öleceğim" demiştim evvelden.

Tamamlanıyorum.

Geçiyor gece... Yerde yatıyor elimi son bir kez tutup sıkıştırıyor boynuna, minik bir çocuk gibi, sevgiye susamış gibi farketmeden ellerimin küçüklüğünü yanağını okşuyor.

Bitiyor gece... Yarını meçhule terk ederek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder