Bu bloğu açmamın amacı sadece içimi dökmek seni kendime anlatmaktı. Ama artık bir amaç tayin ettim sana. Sana yazıcam yazıcam yazıcam ve bunu bir derleme şeklinde ona vericem. Sevmese de bilsin. Onurlu bitsin. Seviyorsa öğrensin sevmişse ve biz çoktan birlikteysek güzel bir hediye olsun.
Kafayı bozdum yani. Buyur diyeceğim burdan oku. Belki çeker giderim, belki suratını izlerim. Belki de ölesiye korkarım mimiklerinden.
Şimdilik bilinmez... Vakti gelince ;)
30 Haziran 2011 Perşembe
Günlerden cuma...
vakit gidiş vakti.
bir telaş bir toplanma
hava soğuk
bir valizden çekip çıkartıyorum ceketimi
yalnızım
yalnızsın
ne benim kimsem var
ne senin.
yardıma geldin
ellerin boş
ellerin benim yükümle dolu
taşınıyorum
dostlar satmış
sen varsın
ben varım
her zamanki gibi.
tutuyorsun yükümün ucundan
hafifletiyorsun beni
günlerden cuma
haziranda ölmek değil senden ayrılmak zor
her haziranın birbirine benzemesi zor
ayrılık zor
terliyim öpme diyorsun bana
gidiyorsun, veda istemiyorsun
bilmiyorsun
ben kendime acı çektirmeyi severim
geliyorum yanına
vedaya
sarılıyorum sana sıkı sıkı
ya bir daha olmazsa
.
.
.
severek gidiyorum
senin olmayan sevgimi de alıp yanıma...
7 Haziran 2011 Salı
Yanlış anlaşılma.
Bugün değişik bir şey oldu. Bir arkadaşımla buluşacaktım. Senin olduğun yere gitmemizi o söyledi. Elbette bilmiyordu seni.
Sen bugün beni ilk defa başka bir erkekle gördün. Şaşkındın. Selam bile vermedin bana. Yapmazdın böyle şeyler. Hiç üstelemedim. Ne yanına geldim, ne de senle konuşmaya çalıştım. Karşımdaki adamı tanımıyordun, bizim yanımızda kimse yoktu. O adamın beni sevdiğini anlamıştın. Senin gibi seviyordu beni ya da belki biraz daha sevgi dolu.
Ev arkadaşın uyardı seni. Bak dedi ne ayak? Bir şeyler söyledin ona. Duymadım.
Baktım etrafıma gitmiştin.
Neden?
Niye?
Anlam çıkarmalı mıydım? Yoksa senin yaptığın gibi ortada mı bırakmalıydım?
Sesimi çıkarmadım senin gibi.
Sen ilk defa gördüğünü yanlış anladın. Bozmadım.
Sen bugün beni ilk defa başka bir erkekle gördün. Şaşkındın. Selam bile vermedin bana. Yapmazdın böyle şeyler. Hiç üstelemedim. Ne yanına geldim, ne de senle konuşmaya çalıştım. Karşımdaki adamı tanımıyordun, bizim yanımızda kimse yoktu. O adamın beni sevdiğini anlamıştın. Senin gibi seviyordu beni ya da belki biraz daha sevgi dolu.
Ev arkadaşın uyardı seni. Bak dedi ne ayak? Bir şeyler söyledin ona. Duymadım.
Baktım etrafıma gitmiştin.
Neden?
Niye?
Anlam çıkarmalı mıydım? Yoksa senin yaptığın gibi ortada mı bırakmalıydım?
Sesimi çıkarmadım senin gibi.
Sen ilk defa gördüğünü yanlış anladın. Bozmadım.
5 Haziran 2011 Pazar
Rüyalar çıkar bazen.
Başka bir rüyamdayız birlikte. Ve bu rüya biraz mahrem, biraz klişe.
Olay yeri: Düğün
Benim düğünüm.
Damadı görmedim.
Gelinlikler içindeyim.
Kendi memleketimde, sana yabancı ve sana dair bir iz taşımayan yerdeyim.
Seni gördüm.
Kapıdasın.
Bana doğru yaklaşıyorsun.
Gözlerin gelinliğimde.
Beyazlar içindeyim.
Senin üzerinde takım elbise yok.
Damat değilsin.
Konuksun.
Gelinin geçmişten uzak bir arkadaşısın.
Başrol senin değil.
Figüransın.
Yüzüme bakıyorsun uzun uzun
Sonra dayanamayıp öpüyorsun alnımdan.
-Yakışmış gelinlik...
Benim yani gelinin gözünde iki damla yaş beliriveriyor ansızın.
Yüzün o denli hüzünlü ki, gökyüzü olanca haşmetiyle üstümüze yıkılacak gibi.
Siliyorsun gözümün yaşını.
-Olmazdık biz zaten diyorsun.
Benim düğünümde, o mutlu günümde bana giydiriyorsun bu lafı.
Ben damadın, esas oğlanın yanına gidiyorum
Sen orda kalıyorsun.
Alalede bir insan gibi.
Diğer önemsiz konuklar gibi.
Rüya bitiyor, uyanıyorum.
Bu sahnenin gerçek olabileceğini biliyorum.
Gitmek Filmi.
Ey sevgili,seni sevmekten ve düşlemekten
Asla vazgeçmem..
Sen benim Diego Riveramsın
Yıldızlarsın sen
Ay ve bulutlar
Haberlerdeki f16lar
Kırmızı yatağımdaki o koca bedensin
Çekmecemdeki son sigara
Beni sarmalayan o koca kadife yeşil ceketsin
Bir kuş misali uçarak gitmek istediğim adamsın
İransın, Suriyesin.
Haburda nöbet tutan askercik.
Mezepotamyadaki en vahşi kıpkırmızı gelincik.
Üzerine yattığım uçsuz bucaksız boz bir vadisin
Marlon ve Brandomsun.
Küvetimde yatan şişman bir melek.
Sevincim,acılarım, tüm arzularım.
Tiyatrodaki istiklal caddesindeki eşim.
Gabriel Garcia Marquezin son mektubusun.
Ve ben de o zorbadaki her tarafından şehvet fışkıran
O şişman dul kadınım.
Kim uçurdu acaba kafamı?
Ben kafam olmadanda yaşarım.
Çünkü elim kolum bacaklarım var sana ulaşmak için
Ve birde bir el bombası gibi fırlatıp
Tüm kahrolası sınırları havaya uçuracak bi kalbim...
İstesem ne olacak?
Bu şehirde yoksun.
Bilmem hangi kentte başka bir ülkenin kokusuna bulanmış şekilde geçiriyorsun günlerini.
Yine bir seyahat peşinde... Senin deyiminle nefes almaktasın.
Bense saçma sapan her yere, herkese, anlamlar yükleyip seni çıkarıyorum kendime.
Amacım çok, amacım yok yine.
2 sene sonra evlenicem belki senle/ Bilmiyorsun.
2 sene sonra bir daha görmemek üzere şehri terk ederken seni de terk edicem belki de/ Bilmiyorsun
Hayatıma yakın zamanda çok seveceğim (evet senden daha çok seveceğim) biri girecek belki de/ Bilmiyorsun.
Hala adını sayıklarken öleceğim ben belki/ Bilmiyorsun.
Başıma bir kaza gelecek ve sen bana söylemediğin için vicdan azabıyla öleceksin belki/ Bilmiyorsun.
Senin bilmediğini ben de bilemem/ Bilmiyorsun.
Bil istiyorum artık. Bil! 2 sene sonrasını şimdiden dert etmek istemiyorum! Sensiz olmak istemiyorum! Sen olmayacaksan bunu bilmek istiyorum! Varlığın bir halta yarasın istiyorum!
Bilmem hangi kentte başka bir ülkenin kokusuna bulanmış şekilde geçiriyorsun günlerini.
Yine bir seyahat peşinde... Senin deyiminle nefes almaktasın.
Bense saçma sapan her yere, herkese, anlamlar yükleyip seni çıkarıyorum kendime.
Amacım çok, amacım yok yine.
2 sene sonra evlenicem belki senle/ Bilmiyorsun.
2 sene sonra bir daha görmemek üzere şehri terk ederken seni de terk edicem belki de/ Bilmiyorsun
Hayatıma yakın zamanda çok seveceğim (evet senden daha çok seveceğim) biri girecek belki de/ Bilmiyorsun.
Hala adını sayıklarken öleceğim ben belki/ Bilmiyorsun.
Başıma bir kaza gelecek ve sen bana söylemediğin için vicdan azabıyla öleceksin belki/ Bilmiyorsun.
Senin bilmediğini ben de bilemem/ Bilmiyorsun.
Bil istiyorum artık. Bil! 2 sene sonrasını şimdiden dert etmek istemiyorum! Sensiz olmak istemiyorum! Sen olmayacaksan bunu bilmek istiyorum! Varlığın bir halta yarasın istiyorum!
2 sene sonrası...
Canımın acıması için büyük olaylara gerek yok sanırım.
Günlerden pazar...
İki nefes almak için çıkıyorum dışarıya.
Amacım her zaman simit aldığım köşe başına gidip bir bankta oturup kitap okumak veya müzik dinlemek. Yani kendimi dinlemek.
Simitçi yok! Sağa bakıyorum, sola bakıyorum yok. Gitmiş yok. Buna mı üzüldün demeyin. Üzüldüm. Sürekli yaptığım eylemlerden biriydi o ve ben bir bağ kurmuştum o simitçiyle. Alışkanlık değil belki ama aşinalık.
Sonra bir çok veli gördüm yolda, kızlarının, oğullarının mezuniyet törenine giden... Çok değil 2 sene sonra benim de içinde bulunacağım durumdalar şu an. Ailem gelecek, ben babamın elinden tutacağım, arkadaşlarımla tanıştıracağım.
Peki ya seni ne yapacağım?
Ben giderken sana;
"Çok değil karar verdiğin zaman senin geleceğin yere gidiyorum..." mu diyeceğim?
Cevap ver ben ne yapacağım?
Yolda bunu düşün düşün arpacık kumrusu gibi neredeyse ağlayacak halde ve bol sinirle eve geldim.
Sen baş belasından öte bir şey değilsin!
Sen benim hayatımı dağınık bırakansın!
Sen benim nefes darlığımsın.
Ama yine de sen benin ölmeye direnen yanımsın...
Günlerden pazar...
İki nefes almak için çıkıyorum dışarıya.
Amacım her zaman simit aldığım köşe başına gidip bir bankta oturup kitap okumak veya müzik dinlemek. Yani kendimi dinlemek.
Simitçi yok! Sağa bakıyorum, sola bakıyorum yok. Gitmiş yok. Buna mı üzüldün demeyin. Üzüldüm. Sürekli yaptığım eylemlerden biriydi o ve ben bir bağ kurmuştum o simitçiyle. Alışkanlık değil belki ama aşinalık.
Sonra bir çok veli gördüm yolda, kızlarının, oğullarının mezuniyet törenine giden... Çok değil 2 sene sonra benim de içinde bulunacağım durumdalar şu an. Ailem gelecek, ben babamın elinden tutacağım, arkadaşlarımla tanıştıracağım.
Peki ya seni ne yapacağım?
Ben giderken sana;
"Çok değil karar verdiğin zaman senin geleceğin yere gidiyorum..." mu diyeceğim?
Cevap ver ben ne yapacağım?
Yolda bunu düşün düşün arpacık kumrusu gibi neredeyse ağlayacak halde ve bol sinirle eve geldim.
Sen baş belasından öte bir şey değilsin!
Sen benim hayatımı dağınık bırakansın!
Sen benim nefes darlığımsın.
Ama yine de sen benin ölmeye direnen yanımsın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)