Canımın acıması için büyük olaylara gerek yok sanırım.
Günlerden pazar...
İki nefes almak için çıkıyorum dışarıya.
Amacım her zaman simit aldığım köşe başına gidip bir bankta oturup kitap okumak veya müzik dinlemek. Yani kendimi dinlemek.
Simitçi yok! Sağa bakıyorum, sola bakıyorum yok. Gitmiş yok. Buna mı üzüldün demeyin. Üzüldüm. Sürekli yaptığım eylemlerden biriydi o ve ben bir bağ kurmuştum o simitçiyle. Alışkanlık değil belki ama aşinalık.
Sonra bir çok veli gördüm yolda, kızlarının, oğullarının mezuniyet törenine giden... Çok değil 2 sene sonra benim de içinde bulunacağım durumdalar şu an. Ailem gelecek, ben babamın elinden tutacağım, arkadaşlarımla tanıştıracağım.
Peki ya seni ne yapacağım?
Ben giderken sana;
"Çok değil karar verdiğin zaman senin geleceğin yere gidiyorum..." mu diyeceğim?
Cevap ver ben ne yapacağım?
Yolda bunu düşün düşün arpacık kumrusu gibi neredeyse ağlayacak halde ve bol sinirle eve geldim.
Sen baş belasından öte bir şey değilsin!
Sen benim hayatımı dağınık bırakansın!
Sen benim nefes darlığımsın.
Ama yine de sen benin ölmeye direnen yanımsın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder