20 Mayıs 2011 Cuma

Bugüne dair.

Şimdi yine onu yazıcam. Senin kafa hayır kafası değil demeyin. Okuyun.

Çok oldu görüşmeyeli. Yavaş yavaş kopartıyorsun muhabbeti. Farkındayım bunun. Aldırmazı oynuyorum ve sen yiyorsun bunu.

O uzun görüşmeyişin ardından bugün görüşmemiz tuhaftı. Yanına geldim ve sen tesadüfen kapıdaydın. "Bak seni kapılarda karşılıyorum" dedin. Yalandı. Ama inceydi. Oturduk iki sohbet ettik çok değil. Sen beni yine beklettin. Bildik -senin göstermeye çalıştığın- işlerin vardı yine.

Ben sana bulduğum stajımdan bahsettim. Senin gözlerin parladı. Seviyordun başarılarımı. Bir kız babası gibi gururlanıyordun. Uğramıyorsun yanıma dedin. Aramıyorsun dedim. Sustuk.

Artık senden koptuğumu biliyordun. İşin kötüsü görüyordun. Bu senin canını yakıyordu, ama önceliği bana veriyordun. Ben acımazsam sen acıtmazdın çünkü. Böylece suçluluk duygusu uğramazdı yanına. Ama kafanda rahat olmayan bir şeyler vardı.

Ve biz yine az konuşarak havadaki boşluğu arttırdık. Ben kalktım yanından sen yine gidiyor musun? dedin. İişim var dedim bu sefer. Yalandı. Sarıldın. Biraz aşırıya kaçtın hatta. Ayaklarımı kaldırdığım halde ancak boynuna erişebildiğim için hep eğilmek zorunda kalırdın beni öpmek için. Bugün beni boynunda bıraktın.

Yolda bir şarkı tuttum bizim için. Çoktandır anladım senin gözün dışarda, eskisi gibi bağlı değilsin bana... diyordu sözler. Gülümsedim. Şarkılar bile anlıyordu beni.

Sen anlamasan da umursamak benden geçmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder