3 Mayıs 2011 Salı

Eller...

Ne kadar çok yazıyorum değil mi...
Hani küçükken kurşun kalem tutmaktan işaret parmağı kendini eğerdi ya yanındaki parmağa, klavyede yazan, içleri yassılaşan parmaklarıma bakıp o günleri anıyorum. Ben istemeden kendini yazıyor kelimeler. Beynimdeki bağları bir an sanki görünür kılıyor ve yaz emri veriliyor ellerime.

Benim ellerim küçüktür. Beyazdır, yüzük olmaz. Tutuldu mu karşı tarafın elini doldurmaz. Tokalaşmayı sevmem. Ve eski alışkanlık küçük ellerimi hep saklama gereği duyarım. Duygularımı ellerime benzetirim çoğu zaman. Şeffaftır. Tam anlamıyla gözler önüne sermem, duygularımla hareket etmem ve onları da ellerim gibi saklama gereği duyarım. Şu klasik aciz insan ağlar tribaliyle büyüdüğümüzden belki de...

Böyle büyüdük de noldu? Duygularımızda koca gediklerle biz, sevgisiz büyüdük. Anatomimiz bozulmadı belki ama içi çürüttük.

Şimdi küçük ellerime koysam duyguları uzatsam önüme al bak ben bunlardan ibaretim diye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder